Gümüş Ay

27 Ağustos 2009 Perşembe


Yazıyorum, çünkü iyi miyim değil miyim bilmek istiyorum. Perdeler uçuyor, hava serin, oda sessiz, bir şarkı hariç. Seviyorum bu odayı, bu müziği, bu geceyi, sessizliğin böyle bir sesin içinde yaşayabilmesini, bıraktığı tuhaf tadı, ayaklarımı kıpırdatmasını, kocaman bir ay altında büyülenmeyi, büyülü seslerin peşinde sürüklenmeyi.

Yüzünü hiç göremedim ama biliyorum, karşımdaki Lauran'di. Bir dizinin üstüne çökmüş, şapkasını aya siper etmiş, inanılmaz bir sesle inanılmaz şeyler söylüyordu, hepsine inandım, gerçekti. açıkhava sahnesi dünyadan ayrılmıştı, başka ve dokunulmamış bir gezegendi artık kendi başına. Dance me to the end of love başladığında kimse farkındaymış gibi görünmüyordu olacakların, birbirine manalı manalı bakıp gülümseyenler yoktu henüz ama ilk yarı bittiğinde hep birlikte fark ettik, artık dünyada değildik. Her şarkıda biraz daha yaklaşmışız aya meğerse, dünya biraz daha arkada kalmış, ne güzel. Şehirdekiler ne gördü o sırada bilmiyorum, gittiğimizi anladılar mı, açıkhava sahnesinden kalan boşluğa derhal bir otopark yaptılar mı, cohen'in bir sonraki konseri için bileti olanlar iksv gişelerine yığıldılar mı? Yoksa beklediler mi, nasılsa döneceğimiz çok mu belliydi..

Soran olsa, aç kalacağımızı bile bile "yemeğe beklemeyin" derdik, "biz artık burada yaşayacağız". öyle umarsak belki konser hiç bitmezdi çünkü. Lauran dans ederek, kendi çevresinde dönerek, hoplayıp zıplayarak sahneyi sadece birkaç dakikalığına terk eder ve sonra her alkışta geri dönerdi belki. Ama zaten kimse sormadı ve zaten sadece üç saatti.

Ziz aya dokunup geri döndük, yanımızda lili marlene vardı.

0 yorum: