merak edilen sorulara cevaplar

27 Ağustos 2009 Perşembe


evet, dün gece sarhoş olduğumu hatırlıyorum.

hayır, yaptığım bir sürü şeyi ancak insanlar söyleyince hatırlıyorum. ağzından ve kafasından aşağı bira döktüklerimden binlerce özür.

evet, biraz fazla olduğunun farkındayım.

evet, bu konuda ciddi önlemler almak üzereyim (şu birayı da bitireyim).

evet, sağ salim bir çatı ve bir yatağa kavuştum (gazoz sağolsun).

evet, korkunç sıcak.

hayır, ne yapılacağını bilmiyorum.

evet, salı günü iki tane vizem var.

hayır, daha çok başındayım okumaların.

hayır, fulbrayt olmadı (zaten "en overreytıd amerika'da doktora yapmak"mış. hıh).

evet, hayat devam ediyor.

evet, varolmayı da öğrenir insan.

Gümüş Ay


Yazıyorum, çünkü iyi miyim değil miyim bilmek istiyorum. Perdeler uçuyor, hava serin, oda sessiz, bir şarkı hariç. Seviyorum bu odayı, bu müziği, bu geceyi, sessizliğin böyle bir sesin içinde yaşayabilmesini, bıraktığı tuhaf tadı, ayaklarımı kıpırdatmasını, kocaman bir ay altında büyülenmeyi, büyülü seslerin peşinde sürüklenmeyi.

Yüzünü hiç göremedim ama biliyorum, karşımdaki Lauran'di. Bir dizinin üstüne çökmüş, şapkasını aya siper etmiş, inanılmaz bir sesle inanılmaz şeyler söylüyordu, hepsine inandım, gerçekti. açıkhava sahnesi dünyadan ayrılmıştı, başka ve dokunulmamış bir gezegendi artık kendi başına. Dance me to the end of love başladığında kimse farkındaymış gibi görünmüyordu olacakların, birbirine manalı manalı bakıp gülümseyenler yoktu henüz ama ilk yarı bittiğinde hep birlikte fark ettik, artık dünyada değildik. Her şarkıda biraz daha yaklaşmışız aya meğerse, dünya biraz daha arkada kalmış, ne güzel. Şehirdekiler ne gördü o sırada bilmiyorum, gittiğimizi anladılar mı, açıkhava sahnesinden kalan boşluğa derhal bir otopark yaptılar mı, cohen'in bir sonraki konseri için bileti olanlar iksv gişelerine yığıldılar mı? Yoksa beklediler mi, nasılsa döneceğimiz çok mu belliydi..

Soran olsa, aç kalacağımızı bile bile "yemeğe beklemeyin" derdik, "biz artık burada yaşayacağız". öyle umarsak belki konser hiç bitmezdi çünkü. Lauran dans ederek, kendi çevresinde dönerek, hoplayıp zıplayarak sahneyi sadece birkaç dakikalığına terk eder ve sonra her alkışta geri dönerdi belki. Ama zaten kimse sormadı ve zaten sadece üç saatti.

Ziz aya dokunup geri döndük, yanımızda lili marlene vardı.

Herşeyin Başlangıcı Ölüm'dür

"Sessizlik" diye haykırdı. Ağzının çevresini ruj gibi akan kana bakan insanları tınlamayarak. Çevirdi yeşil gözleri tekrar elinde tuttuğu gümüş usturaya "Kadim dostum tek sen anlıyorsun beni... Söyle, söyle ben bir canavar mıyım?" dedi. Cevap gelmeyince gözünden akan yaşa bakarak son bir kez daha "Sen de mi beni yarı yolda bırakıyorsun" dedi. Sonra sesi ağlamaklı bir hal aldı. Askerler çoktan nişan almışlardı kalbine "Vur" emri geldiğinden kurşunlar yırtıp geçeceki kalbini... Usturayı düşürdü elinden... Ve seslendi "Ölüm sadece bir başlangıçtır" Gözlerini yumdu ve "Ben bir dünyanın hayalini gördüm. Kanlar bardaktan boşalırcasına akıyordu. İnsanlar yerlerde sürünüyorlar. Bıçaklar havalarda uçuşuyordu. Ağzıma jilet soktuklarında bile beğenmiştim bu hayal-i aslına bakılırsa jileti iyiki ağzıma sokmuşlar dedi. Herşeyin aslına vardım ki artık gülüyordum. Olayın sadece komik yani bu diye düşünenler mizahtan anlamayan bok çucallarıydı. Yaşasın özgür dünya" Ve askerlerin silahlarından çıkan kurşunun taze kokusu alabiliyordum. Paslı demir gibi kokuyordu. Ve kalbime saplandığı zaman gülümsememi tutmak için elimden geleni yaptım. Ve kanlar akmaya başladığında elimi kalbime götürdüm. Artık ayakta bile duramayacakken ikinci kere çektiler silahı karnımın çeşitli yerine giren kurşunların ilerleyişini hissediyordum. Bu tığın hızlıca göğsüne sokulması gii bişeydi. Kafam yere çarptığımda seslendim "Ölüm sadece bir başlangıçtır"